Covid-19 ve pandemide bugün tam bir yılı geride bıraktık.Tüm dünyada ve ülkemizde siyasetçiler,akademisyenler ekonomik ve sosyal boyutunu değerlendirmeye devam ediyor.Esen Ermiş Ertük’ün bir siyasetçiden çok akademisyen objektifliğinde yaptığı değerlendirme sosyal medya ve birçok basın kaynağında ilgi gördü.İşte o değerlendirme;
“İnsanlık tarihindeki en büyük servet transferi gerçekleşiyor! “
2020 ve 2021’de hükümetler ve toplumlar birbiriyle bağlantılı üç krizle karşı karşıya kaldı: COVID-19 ve sağlık krizi, sağlık krizinden kaynaklanan bir ekonomik kriz ve kapsayıcılık ve eşitlik etrafında bir sosyal kriz. Bu krizlerin boyutu ve niteliği ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de, hiçbir ülkeyi pas geçmedi (Kuzey Kore’yi bilemiyoruz tabi)
Milyonlarca insanın işini, sağlığını ve servetini kaybettiği 1 yıllık salgının ardından, sadece ABD milyarderlerin toplam serveti 2020’nin ortasından bu yana yüzde 44 artarak 1,3 trilyon dolar arttı.Bunların çoğunun teknoloji sektörünün devleri olması sanırım tesadüf değil.
Bu gerçektenyola çıkmış olacaklar ki Pew Research bir anket çalışması gerçekleştirmiş.”2025 yaşamla ilgili endişeler” Endişelerinin çoğu, insanların yaşamlarına bilgi akışını kontrol eden teknoloji şirketlerinin sahip olduğu artan güce ve bireylerin mahremiyetinden ve özerkliğinden ödün verme potansiyeline odaklanıyor.Farklı sektörlerden birçok insanın sosyal yaşam,iş hayatının yeni normalleri ve kişisel ilişkilere dair yaptığı yorumlardan oluşan çalışmada benim dikkatimi çeken bir katılımcının iş hayatıyla ilgili yaptığı şu yorum oldu “Çalışanlar işten çıkarmalardan korkacak ve şirket ağlarında daha fazla performans göstererek ve aktif kalarak değerini artırmaya çalışacak. Kişisel yaşamlar zarar görebilir ve depresyon vakaları artabilir. “
Dünya sağlık örgütünün yayınladığı raporda “Koronavirüs salgını, karantina ve sosyal uzaklaşma kuralları, korku, işsizlik ve finansal faktörler nedeniyle sosyal izolasyonla şiddetlenen intiharlarda potansiyel bir artış endişesi takip etti.” Yazıyordu. Sanırım ekonomi,teknoloji ve ticaretten daha büyük bir sorun küresel toplum psikolojsinde meydana gelen değişim/hasar.Bu hasar tespiti önümüzdeki yıllarda daha sağlıklı yapılacaktır. SORUM ŞU ; Bunun siyasi karar alma mekanizmalarına yansıması sizce nasıl olacaktır? İlk önemli etki devlet gücünün bu süreçte tüm dünyada hissedilmesiydi. Kaanmalar nedeniyle devletler hane halklarına ve işletmelere ekonomik güçleri yettiğince destek verdi ,Yani bu tarz bir güçten kimsenin rahatsız olmadığını görüyoruz ancak kısıtlaa,kural kaidelerin uygulanmasında zaman zaman dünya medyasında sokaklara dökülen protestocuları görüyoruz…Milliyetçilik artık virüsle mücadelede kilit öneme sahip.AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ söylemini muhakkak duymuşsunuzdur.Bu da az önce bahsettiğim konunun sonucu.
Virüs sonrası dönemde, pandemi nedeniyle ortaya çıkan neo-devletçilik, insanların geçim kaynaklarının sağlanması ve geliştirilmesini sağlamak için muhtemelen bir süre daha devam edecek. Uluslararası ve bölgesel yönetişim sistemi yıkılmayacak olsa da, bu yeni devletçi yaklaşıma uyum sağlamak zorunda kalacak.
Küresel bir ekonomik durgunluk artık kaçınılmaz olsa da, küresel ticaretin yapısı, ülkelerin salgının şiddetli döneminde bile tedarik zincirlerini sürdürmeleri gerektiği anlamına geliyor.
Yapılan yüzlerce anket ve katılan milyonlarca insanın refah içinde yaşama isteği dışında bir ortak hayali daha var o da ideal lider tanımı. Toplumların ortak tanımı şu ; “tutarlı ve empatik rehberliği benimseyen lider “ sanırım halk açısından virüsle mücadele etmek için iyi bir performans sergiledikleyecekleri için değil de ve virüsün kötü etkilerini hafifletebilecekleri için bu tanımı yapıyorlar.Yani iş dönüp dolaşıp yine psikolojiye dayanıyor…
Sağlıklı ruh,sağlıklı beden ve mutluluklar diliyorum …
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler